fbpx

Yaralı Şifacı Chiron

Yaralı Şifacı Chiron

Yaralı Şifacı Chiron hakkında konuşmadan önce sembollere, ifadelerine ve anlamlarına bakmaya ne dersiniz? Gökteki her yıldızın, mitolojilerde anlatılan her kahramanın bizde bir karşılığı vardır. Onlar bizim kimliğimizi, kişiliğimizi, yaşam hikayemizi, hayata geliş amacımızı oluşturan ruh parçalarımızdır. Bir sembolle, bir hikayeyle çıkarlar karşımıza. Sembol ve onu açan hikaye bir bilgi örüntüsüdür. Bizim içimizdeki karşılığıyla buluşur ve o noktadan itibaren bizdeki hikayesini açmaya başlar. Onları incelerken kendi alemimizde bir keşif yolculuğuna çıkarız. Bulduğumuz ve açtığımız her parçayla adım adım tamamlanırız. Öğreniriz, şifalanırız, gerçekte kim olduğumuzu hatırlarız…

Analitik Psikolojinin kurucu babası Carl Gustav Jung bunlara arketip demiş. Arketipler evrenseldir ve ezelidir. Bizim de dahil olduğumuz yaradılışın ilk örnekleri, ilk kopyalarıdır. Ezeli olan bu kalıbın, her insanın fıtratına göre o insanda bir sureti bulunur. İlk kopyayla temas etmek, sizdeki bilgisini açar ve aktif hale getirir. Yani onu çalıştırır.

Arketipler özünde evrensel düşünce biçimleridir. Duygusal yönleri çok güçlü olduğu için onlarla bağlantı kurmak, onları hissetmek kolaydır. Ayrıca her birinin gözlenebilir bir hikayesi olduğu için, bu hikayeleri dinlerken onları deneyimleyebiliriz.

Arketip Olarak Yaralı Şifacı Chiron

Yaralı Şifacı Chiron çok kuvvetli bir arketiptir. Çünkü bize kollektife hangi alandan, nasıl bir katkı sunabileceğimizi hatırlatır. Bunun yanı sıra yaşam yolculuğumuzda kendimizde açtığımız yaraların asıl kaynağına dair çok şey söyler. Diğerlerine şifa dağıtırken nasıl şifalanabileceğimizin yolunu gösterir Yaralı Şifacı Chiron.

Her insan, her ruh belli bir amaç doğrultusunda dünyaya gelir. Görünüşte kendini gerçekleştirmenin peşindedir. Fakat bunu yaparken keşfettikleriyle diğerlerine hizmet eder. Böylece her anlamda tamamlama imkanı bulur.

Önce Chiron’un hikayesini anlatalım. Ardından onu kendi yaşam hikayenizde nerede bulabileceğinize dair ipuçlarından da bahsedeceğiz.

Hepimizin kendi yaralarını iyileştirmeye, kendinde eksik gördüğü tarafları gidermeye çalışırken odaklandığı ve bu vesileyle de geliştirdiği bir alan, konu ve onun etrafında toplanan alt başlıklar vardır. Çevremize fayda sağladığımız, yaşama değer kattığımız beceriler de genellikle bu alanda ortaya çıkar.

Chiron kendi yarasını iyileştirmeye çabalarken yaptığı ilaçlarla pek çok savaşçıya şifa olmuş, hekimliğin gelişmesine katkı sunmuş mitolojik bir karakterdir. Herkesi iyileştiren Chiron bir tek kendi yarasını çare bulamamıştır. Yani bu hikaye kör noktalarımıza da ışık tutar.

“Terzi kendi söküğünü dikemez”in misalidir Yaralı Şifacı Chiron’un hikayesi… Chiron mitolojide Satürn olarak da bilinen Kronos’un oğludur. Yani baş tanrı Zeus’un da üvey kardeşidir. Ama aileden dışlanmış bir karakterdir. Ne anası, ne de babası sahip çıkmıştır ona. Tanrıların soyundan gelmesine rağmen hak ettiği itibarı göremez.

Anlayacağınız Chiron ilk yarasını kalbine alır. Büyüyüp olgunlaştıkça önce bir öğretmene, sonra da bir şifacıya dönüşür.

Chiron’un babası Kronos, kız kardeşi Rhea ile evlidir. Yeryüzüne indiği bir sırada deniz perisi Philyra’ya aşık olur. Ne yaptıysa olmaz, göz koyduğu kızı bir türlü tavlayamaz. Bir yandan da kıskanç karısının lanetinden korkmaktadır.

Yakalanmadan amacına ulaşmak için kendini bir ata dönüştürür ve bu kılıkta Philyra ile birlikte olur. Chiron işte bu birliktelikten dünyaya gelir. Okeanos’un kızı olan Philyra yarı at, yarı insan olan bebeğini görünce ondan çok utanır. Bebeğini bir mağarada terk eder. Chiron doğada karşılaştığı diğer canlıların desteğiyle ama büyük ölçüde yalnız büyür.

Bir ailenin koruyuculuğu ve kapsayıcılığından mahrum kaldığı için çaresizlik duvarını çok erken çağlarında aşar. Zamanla pek çok şey öğrenerek yeteneklerini geliştirir. Öncelikle doğanın içinde yaşayarak onun sırlarına vakıf olur.

Şifalı otlardan, sulardan nasıl yararlanacağını keşfeder. Hekimlik ve cerrahlık alanında ustalaşır. Ama bu kadarı yetmez Chiron’a… Dünyaya bir sıfır yenik gelmiştir. Aradaki açığı kapatmaya, her alanda öğrenmeye, kendini geliştirmeye heveslidir. Eli her işe yatkındır.

Yaşadıkça yeteneklerine yenilerini ekler. Müziğin ve sanatın tanrısı olan Apollon’dan eğitim alır. Ondan ayrıca kehaneti ve astrolojiyi de öğrenir. Savaş ve av konusunda da maharet kazanır.

Aslında yarasını iyileştirmeye çalışırken kendi yaşamının anlamını var eder Yaralı Şifacı Chiron. Mitolojik bir soy olan sentorların, yani at adamların en akıllısı ve en bilgesi olur.

Sonunda bilgeliği ve yüksek ahlakı Olympos’un dikkatini çeker. Chiron sonunda onu reddeden ailesi tarafından fark edilmeyi başarmıştır.

Tanrılar yarı tanrı olan oğullarını, bu bilge sentorun yanına gönderirler. Chiron; Aşil, Herkül gibi ünlü mitolojik kahramanlara öğretmenlik yapar, onların kaderleriyle yüzleşmelerine yardımcı olur. Tıbbın ve sağlığın tanrısı olarak bilinen Asklepios, Chiron’un yanında yetişir. Ondan öğrendikleri sayesinde usta bir hekim ve cerrah olur.

Derken bir gün, öğrencisi Herkül’e yani Herakles’e eğitim verirken, öğrencisinin kazara attığı zehirli okla bacağından yaralanır. Böylece Chiron’un içsel yaşam motifi, hayatının gerçeğine dönüşür. Bu bilge sentor tarifsiz acılar çeker. Ne yaptıysa yarasını iyileştiremez. Bu dayanılmaz acının son bulması için ölmek ister ama yarı tanrı olduğu için de ölemez.

Chiron yarasını iyileştirmek için çalışıp çabalamaya devam eder. Yaptığı ilaçlar pek çok savaşçının yaralarına şifa olur. Chiron bir tek kendini iyileştiremez.

Sonunda üvey kardeşi Zeus’un huzuruna çıkıp ölümüne izin vermesi için yardım ister. Gökyüzüne çıkmak istemektedir Yaralı Şifacı Chiron. Ait olduğu yere kavuşmak istemektedir.

Zeus talebini olumlu karşılar ama bir şartı vardır. Chiron’un bu hakkı kazanabilmek için bir ölümlüyle yer değiştirmesi gerekecektir… Aranan kan bulunur. İnsanlığa ateşi getirdiği korkunç şekilde lanetlenen Prometheus yıllardır bir dağın tepesinde işkence görmektedir. Chiron onunla yer değiştirir. Böylece Prometheus özgürlüğüne kavuşur, Chiron da nihayet yıldızların arasındaki yerine… Yetenekli, bilge ve erdemli Chiron ancak ölünce huzur bulur.

Hepimizin İçinde Bir Yaralı Şifacı Chiron Yaşar…

Genellikle psikolojik travmalarımızı iyileştirmeye çalışırken kendimizde eksik gördüğümüz bir alana yükleniriz. Bu alana çok fazla emek verir, gelişerek açığımızı kapatmaya odaklanırız. Fakat ne kadar uğraşırsak uğraşalım, ne kadar gelişirsek gelişelim içimiz bir türlü ikna olmaz.

Kalbimizde doğuştan koca bir delik olduğu için, kabımız bir türlü dolmaz. Fakat bu yolda edindiğimiz birikim de asla heba olmaz. Başkalarını doyurmaya, onlara akıl vermeye, destek çıkmaya, iyi hissettirmeye, onlara şifa olmaya başlarız…

Hiçbir hediye sahipsiz kalmaz. Bizi tatmin etmese de bizden akan yetenek, beceri, ustalık, bazen de kişiliğimizin sağlam ve güçlü yanı diğerlerinin armağanı olur. Dedik ya terzinin kendi söküğünü dikememesi gibi bir şeydir bu… İnsanlara elbiseler, tayyörler, hatta gelinlikler diken terziler, kendi söküklerini çengelli iğneyle tuttururlar.

Mesela çocukluğunuzda yeterince ilgi göremediyseniz, sevginin koşullara, diğerlerinin onayına bağlı olduğu zannına kapılabilirsiniz. Bazen bu sizi hırslandırır, çalışkan, azimli biri yapar.

Fark edileceğiniz, takdir edileceğiniz alanlara yönelirsiniz. Belki iyi bir kariyer sahibi olursunuz ama içerideki yaranın şifasını dışarıda aradığınız için ağrınız, dolayısıyla arayışınız hiç bitmez… Ta ki kalbinizin sesini dinlemeye karar verene dek. Kendinize çok da uygun olmayan seçimler yaptığınızla yüzleşebilirsiniz. Çünkü Chiron bize kör noktalarımızı da gösterir.

Ama dedik ya hiçbir hediye ortada kalmaz. Sizin ustalığınız başkalarına hizmet ettiğiniz alanı yaratmıştır ve siz bu yolla şifalanırsınız. Bu yolla tamamlanırsınız.

Hayat amacınızı uzaklarda aramayın, yaralarınıza bakın. Onları iyileştirmek için verdiğiniz mücadeleye bakın… Ve bu sayede kat ettiğiniz mesafeye, geliştirdiğiniz yeteneklere… Öğrendikleriniz yaşama kattığınız değeri gösterecektir.

Bir de büyük, şatafatlı ‘hayat amacı’ senaryolarına fazla itibar etmeyin. Çok azımız atomu parçalamak ya da gökyüzünden yıldızları toplamak için geldik bu dünyaya… Hayatın hediyeleri baktığımız her yerde ışıldar.

Hayat amacınız da sıradan sandığınız katkılarda gizlidir. Sizde işe yaramamış olabilir ama yanı başınızdakinin hayatını dönüştürmüştür. İyi bakın… Dönün bir daha bir daha bakın…

İç gözleminde ustalaşan biri için Chiron’un kendindeki yansımasını keşfetmek pek de zor değildir. Ufak bir bakış açısı değişikliği, kendinize dair fikirlerinizi de kökten değiştirebilir. Motivasyon kaynağı olur, emeklerinizi onurlandırır.
Chiron insanlığın 1977 yılında keşfettiği bir astreottir. Bir kuyruklu yıldızdır. Astrolojide de yeri vardır. Dolayısıyla her insanın astrolojik doğum haritasında bir evi ve bir burcu vardır. Astrolojideki anlamı da tıpkı mitolojideki gibidir… Yani bu yerleşim bize yaralarımızı nereden açacağımızı, onları hangi yolla sarmayı öğreneceğimizi gösterir. Chiron bir yolculuktur, her şifada şifacı biraz daha iyileşir ve bu şekilde biraz daha özgürleşir. Şifa veren şifa bulur.

Chiron aynı zamanda çok güçlü bir tekamül aracıdır. Çünkü bizi kollektifle buluşturur. Diğerleriyle aramızda kalpten bir bağlar kurar. Tıpkı Chiron gibi hiçbirimiz yaralanmaktan kaçamayız ve bazı yaralar hiçbir zaman tam olarak iyileşmez. Çünkü asıl amaç özgürleşmektir. Nihai amaç ise Yaralı Şifacı Chiron gibi eve dönmektir. Bu yüzden Chiron tekamül sınavlarını diri tutar.

İnsan bilgeleştikçe Chiron’un sınavları yumuşar, baskısı hafifler. Bu rahatlama genellikle 52 – 54 yaş arasında daha belirgin şekilde hissedilir. Çünkü Chiron asteroidinin zodyaktaki dönüşü 50 yıl civarında sürmektedir. Chiron asteroidi biz doğarken gökyüzüne attığı yara izini, 50 küsür yıl sonra tekrar aynı yerden geçerken büyük ölçüde iyileştirir. Yani Chiron’un şifalı eli bize de değer. O gelene kadar kendi başımıza çalışıp çabalayıp öğrendiklerimiz de ruhumuza kâr kalır.