Manisa Kaf Dağı’nı eteklerini hayal edin, dağın şehirle birleştiği yerde bir saray kapısı var, kapıda “Tükenmişlik sendromundan kurtulmak isteyen buradan geçsin.” yazıyor. Tükenmişlik sendromundan kurtulmak için bir kapıdan geçmek mi? Kapının önünde elinde kaktüsler, gelincikler, papatyalar, kır çiçekleriyle bekleyenler içeri alınmıyor, ellerinde beyaz zambak olanlar içeri giriyor.
Döne döne sarayın kubbesine çıkan bir merdiven var, ellerindeki zambakla bu merdivenleri tırmananlar adım adım merdiveni çıkarken 12 defa “Ben çok iyiyim.” diyor, ellerindeki zambak pembeye dönüşüyor, merdiveni tırmanmaya devam ediyorlar, zambak turuncuya dönüşüyor, 12 defa “Şahaneyim.” diyorlar, zambak lilaya dönüşüyor, merdiveni tırmanmaya devam ediyorlar, 12 defa “Harikayım.” diyorlar, tırmandıkça zambağın rengi laciverte dönüşüyor, sonra da mor bir zambak oluyor, sarayın kubbesine ulaşanlar 12 defa “Mucizeyim.” diyor 1517 metre yüksekliğince merdiven tırmananların başına zümrüdüankalar mor mücevherat süslü altın bir taç koyuyor. Hep birlikte şimdi 12 defa “Mucize ötesiyim.” diyorlar.
Şimdi sarayın kubbesine vardılar, kubbe yok, bulutlar ve mavi gökyüzü var. 12 defa “Nuru hayat ötesiyim.” diyorlar. Ellerindeki mor zambağı toprağa dikiyorlar, zambak, kızıl Manisa Lalesi’ne dönüşüyor. Manisa Lalesi Zümrüdüanka oluyor. Herkes, zümrüdüankasının sırtına biniyor. Kaf Dağı’nın zirvesinde zümrüdüankaya benzeyen bir ağaç var, tüm zümrüdüankalar, bu çam ağacının dallarına konuyor, siz de ağacının kalbine oturuyorsunuz. Çam ağacı ayaklarını topraktan çıkarıyor, gövde zümrüdüanka gövdesine dönüşüyor, dallar, zümrüdüanka kanatlarına dönüşüyor, yapraklar tüy oluyor, üzerine konan zümrüdüankalarla birlikte tek bir zümrüdüanka oluyor, gökyüzüne yükseliyor, Türkiye kadar büyüyor, dünya kadar büyüyor, dünyayı kucaklıyor. Siz, o zümrüdüankasınız.
Yazar: Refik Korkmaz
Diğer bloglarımıza buradan ulaşabilirsiniz.